Annesi genç yaşta ölünce, babasının terk ettiği Perhan, büyükannesiyle birlikte, yoksulluk içinde yaşamaya başlar. Deneyimli, sevgi ve canlılık dolu, yüksek ahlaki değerlere sahip büyükanne ona büyük bir sevgiyle bakar. Hasta kız kardeşi için endişelenen Perhan, kandırılarak İtalya’ya götürülür.

Only completely distinct visionary artistry could have realized this difficult tale of the struggles of nomad life with several poetic-realist flourishes. Emir Kusturica’s inspired film is bound to divide and yet remains utterly essential for its political, aesthetic, and narrative ingenuity.